Silifke Kalesi


Temel tespitlerine göre Helenistik veya Erken Roma Dönemi’ne ait olduğu anlaşılan Silifke Kalesi, geçirdiği onarım ve değişiklikler sonucu bugün bir Orta Çağ kalesi görünümündedir. Silifke’ye hâkim, 185 m yüksekliğinde bir tepe üzerinde yapılmış olan, etrafı kuru hendekle çevrili, oval biçimdeki kalenin içinde kemerli galeriler, su sarnıçları, depolar ve diğer yapı kalıntıları bulunmaktadır.

Ünlü gezgin Evliya Çelebi Seyahatname’sinde, XVII. yy.’da Silifke Kalesi’nin 23 burcu olduğunu, içinde bir cami ve 60 ev bulunduğunu yazar. Ancak, burçların bir kısmı ve kalenin içi tamamen yıkık durumda olduğundan tam tespitini yapmak mümkün değildir. Kalede halen görülebilen 10 adet burç mevcuttur. 

Kaynak: Mersin İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Arşivi.

Kanlı Divane


Hristiyanlığın bölgede 5. yüzyıldan itibaren yaygınlaşmasıyla şehirdeki kiliselerin sayısı arttı. Bizans’ın ardından bölgede hakimiyet kuran Türkler’in, şehri yüksek kulenin ismiyle anmaya başlamasıyla Uzuncaburç ismi günümüze kadar ulaştı.

Klikya coğrafyasın da çökükler görülebiliyor ve bunlardan en ünlüleri Cennet ve Cehennem Çökükleri. Kanytelleis olarak bilinen antik şehir de yaklaşık 30 metre genişliğinde, 50 m derinlikteki obruğun çevresinde bir obruğun çevresinde konumlanmış. MS 4. yy’da en parlak dönemini yaşadığı bilinen merkezde Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılar görülebiliyor. 19. yüzyıl ortalarında Fransız gezgin Victor Langlois tarafından keşfedilen Kanytelleis, 1970’li yıllarda yapılan kazılarla ortaya çıkarılmış.

Uzuncaburç ve Olba


Akdeniz‘in önemli antik kentlerine ev sahipliği yapan Mersin‘de en iyi korunmuş tarihi kalıntılara, Silifke‘nin 30 km kuzeyindeki Uzuncaburç beldesinde rastlanıyor. Helenistik Dönem’de Olba Krallığı’nın ibadet yeri olan bugünkü Uzuncaburç, Roma İmparatorluğu egemenliğinde, MS 72’de kendi adına para basabilen yeni bir siteye dönüştü.

Şehirlerimizin, kasabalarımızın bu bilinmez yönleri hem beni şaşırtıyor hem de üzüyor. Bu kadar görkemli bir antik kente sahip olup da bunu, ülkem vatandaşlarının dahi bilmemesi ne üzücü. Oysa bu zenginlik tüm yöre halkını kalkındıracak kadar turizm değeri taşıyor.
Kentteki, Zeus Tapınağı, burç ve piramit çatılı anıt mezar yapıları Helenistik Çağ izleri taşırken, sütunlu cadde, tiyatro, tören kapısı, antik çeşme, Şans Tapınağı ve Zafer Kapısı Roma döneminden kalma yapılar olarak biliniyor.

Hristiyanlığın bölgede 5. yüzyıldan itibaren yaygınlaşmasıyla şehirdeki kiliselerin sayısı arttı. Bizans’ın ardından bölgede hakimiyet kuran Türkler’in, şehri yüksek kulenin ismiyle anmaya başlamasıyla Uzuncaburç ismi günümüze kadar ulaştı.

Adam Kayalar


Onbir ayrı çerçeve içerisinde yer alan Adamkayalar kabartmalarının yamaçtaki kompozisyonları içerisinde en sık yinelenen figürler, dört ölü ziyafeti sahnesine ait olanlardır. Bu sahnelerde ölüler ya yalnız ya da eşleri ve oğulları ile beraber gösterilmişlerdir. Adamkayalar kabartmalarında ölülerin oğulları ve ayrıca iki erkek kabartması, asker olarak işlenmiştir. Bu kabartmalardan ölü ziyafetlerinin yer aldığı yamacın orta kesimine yakın yerde, alttaki platform seviyesinin hemen üstünde bir sunak taşı ile solunda bir adam, sağında bir kadın figürü ve bu figürün sağında, oturarak ayin yapmak amacıyla kaya içerisine oyulmuş beş basamaktan oluşan bir kompozisyon yer almaktadır. Başka bir kabartmada, bir adamın sol eliyle bir keçiyi boynuzlarından tutarak getirdiği diğer elinde bir üzüm salkımı taşıdığı görülmektedir.

Adamkayalar’daki veda sahnesinde de ayakta duran ve ölmüş olan kişiyi temsil eden erkek, oturur vaziyette gösterilmiş karısıyla el sıkışmaktadır. Bu kabartmaların oluşturduğu kompozisyonların içerisinde fonksiyonu henüz tam olarak bilinemeyen paltolu bir adamla, elinde bir eşya taşıyan başka bir adama ait figürün oluşturduğu iki kabartma daha bulunmaktadır. Adamkayalar kabartmaları, sahnelerin altında bulunan yazıtların (bu yazıtlarda ölen rahiplerin adlarının yazıldığı anlaşılmıştır) incelenmesi sonucunda İ.Ö. 2.yüzyıla tarihlendirilmiştir.Kabartmalara inmeden sağda bulunan tepenin zirvesinde yer alan ve pek te tanınmayan ören yeri içerisinde bir kule yapısı, köşeli planlı veya düzgün bir şekli olmayan, içleri tek veya çapraz kemerli olan mekanlar yer almaktadır. Genellikle poligonal duvar örgü sistemi görülmektedir. Çok sayıda lahitin varlığı dikkat çekmektedir.